Milano’yu geççççççç Torino’ya geeeeeelllllll; Torino sanaaaaaaa iyi gel-e-cekkkkkk!!!
Genova’yı geç Torino’ya geeeeeeelllllll; Torino seniiiiiii çooook sev-e-ceeeekkkkk!!!
Torino’yu Türkçe’nin yegane türkü ve şarkılarına da dahil etmeyelim mi yani?:)
Önce Torino isminin nereden geldiğine bakalım, bu konu ile ilgili iki rivayet bulunuyor.Birincisi Toro’nun İtalyanca’da “boğa” nın karşılığı olması sonucu Tor-ino’nun “küçük tatlı boğa” anlamına gelmesi. Şehirde adım başı karşımıza çıkan boğa heykelleri de bu efsaneyi gerçek kılmış gibi! Ancak ikinci rivayet bize daha inanılır geldi; o da Torino isminin şehrin etrafını saran dağlardan gelmesi.Etrüskçe’de Taurus “dağ “ anlamına geliyormuş ve arkasını Alp dağlarına dayayan bu şehrin adının da buradan gelmiş olduğu bizce daha inanılır bir rivayet! (Hemen dip not:Etrüskler, İtalya’nın Tiber ve Arno nehirleri arasında yer alan Etruria bölgesinde MÖ 6.yüzyıla kadar varlığını sürdürmüş bir halk)
Aslında Torino bir dönem İtalya’ya başkentlik yapmış olmasına rağmen hep arka planda kalan bir şehir olmuş. Şehrin dev fabrikası Fiat ( Fabrica Italiana Automobili Torino) Torino’nun ara sıra reklamını yapsa da, şehir uzun yıllar “sanayi odaklı şehir” olarak anılmış. Bu doğru, Torino hala bir sanayi şehri ama sadece bu değil hatta artık çok daha fazlası! Roma, Milano, Cenova, Bolonya,Cinque Terre’den sonra Torino kulağa biraz alakasız gelebiliyor, bize de ilk öyle olmuştu, ama şehri görünce tüm fikrimiz değişti.Siz de gezip, görün, sonra yorumlarınızı dinlemek bizim için çok büyük bir keyif olacak!
NASIL GELDİK, NEREDE KALDIK?
Torino’ya Genova’dan tren ile geldik. Yolculuk tam iki saat ve çok rahat.Trenitalia’dan online biletlerinizi çıkar çıkmaz alsanız çok iyi olur, çünkü her zaman olduğu gibi ilk fiyatlar en ucuz fiyatlar.Tren doldukça fiyatlar da doğru orantılı olarak artıyor. Biz aldığımızda daha yolculuğumuza üç ay vardı ama biletlerimizi almış, kafamızı rahatlatmıştık!Trenitalia’nın sitesi de çok kullanışlı, tek dikkat edilmesi gereken konu trene binerken biletin mutlaka yanınızda olması.İster telefonda mail olarak, isterse cebinizde çıktı olarak dursun...Çünkü hem peronlara geçişte hem de trenlerde mutlaka biletler kontrol ediliyor.Rezervasyon numarası özellikle olmazsa olmaz, bu numara olmadan ofis çalışanları hiçbir işlem yapamıyor. Avrupalının ne yazık ki, isimden aratmak, yer numarasından aratmak gibi olayları yok, o numara yoksa bilet de yok!Bu noktada Türk insanının gözünü seveyim diyebilirsiniz, canım ülkemizde gişe her türlü o bileti bulur çıkarır; bulamazsa da bir şekil buldururlar orası kesin😊
Torino Tren İstasyonu çok merkezi bir konumda.Air.bnb’den kiraladığımız ev de yürüme mesafesinde olunca direk 20-25 dakikalık bir yürüyüş sonrası evdeyiz.Kiraladığımız ev hem konumu hem de olanakları açısından çok başarılıydı.3 yatak odası, 2 banyo, büyük bir salon, herşeyin olduğu bir mutfak...Cenova hezimetinden sonra hele bize ilaç gibi geldi.Ev sahibimiz Andrea da tüm misafirperverliği ile bizi karşılamış, tüm ihtiyaçlarımız konusunda elinden geleni yapmıştı.Eğer Torino’ya yolunuz düşerse bu evi seçenekler arasına almanızı öneririz: https://www.airbnb.com.tr/rooms/16321446
NASIL GEZDİK?
Sabah erkenden evde birşeyler atıştırıp kendimizi sokağa attık.Torino’da sadece 1 tam günümüz olmasına rağmen gezmemiz gereken bin tane yer var! Aylardan da kasım, ama şansımıza güneş tüm gün boyunca resmen parıldadı.
Önce Torino’nun en bilinen meydanlarından biri olan Piazzo Castello’daki turizm ofisine geldik.Torino kartlardan Torino + Piemonte Card’ı aldık. Biz müzeleri ve kraliyet sarayını kapsayan kartı almayı tercih ettik,bu kısmı tamamen sizin gezi ile ilgili seçiminize bağlı.Bu kart kapsamındaki müzelere gireceğiniz zaman kartı gösterip ücret ödemeden biletleri almanız gerekiyor. Kesinlikle bu kartlar her yere ayrı para bayılmaktan çok daha hesaplıya geliyor, aklınızda bulunsun! Bilgi için:
https://www.turismotorino.org/en/your-trip/our-cards
Kartları alıp, yürüyerek Torino’nun en gözde müzelerinden biri olan Museo Egizio’ya geldik. Bu arada müzenin açılış saati 09:00.Hemen kapıda kartı gösterip biletleri aldık ve içeriye girdik.
Erken gelmemize rağmen oldukça uzun bir sıra vardı, ama hızlı ilerledi. Çanta ve montları dolaplara teslim edip Kahire Müzesi’nden sonra dünyanın en çok Mısır dönemine ait esere sahip olan Torino Mısır Müzesi’ne adımımızı attık. ( Bu arada bebek arabasını sokabiliyorsunuz, ebeveynler için güzel haber!)
Tam ismi The Regio Museo delle Antichità Egizie olarak geçen müzenin tarihi 1824’e dayanıyor. Napolyon’a verdiği destek ile takdir kazanan Piedmont asıllı Bernardino Drovetti, Fransız Konsolosu olmak için Mısır’a gidiyor.(Teknik açıdan Osmanlı Babıali’si olmaya gidiyor).Gel zaman git zaman Drovetti Mısır’dan tamı tamına 5268 eser topluyor.Bu koleksiyonda neler yok ki; heykeller, papiruslar,lahitler, mumyalar, muskalar, günlük yaşama ait objeler ve daha neler neler!Koleksiyon birkaç kez Mısır’da yer değiştiriyor ve en sonunda Drovetti Mısır Valisi Mohamed Ali ile olan kankalığını kullanıyor ve söz konusu koleksiyonun Avrupa’ya kaldırılmasını sağlıyor. Ve paketlenen binlerce eser, bu kankalık sayesinde Torino’ya taşınıyor. Mısır ile kurulan dostluk sonraki yıllarda da çok işe yarıyor ve müze her geçen gün bünyesine yeni eserler kazandırıyor.Hatta bu ilişkiler o kadar iyi duruma geliyor ki Mısır Arap Cumhuriyeti artık tapınakları olduğu gibi elleri ile müzeye hediye ediyor.(bknz.Temple of Ellesiya).Ve söylenen şu ki; bugün bu müzede bulunan 6.500 eser dışında 26.000 eser de sergilenmeden Torino’da depolanmış halde bulunuyormuş!Gerçekten inanılmaz!
Torino’ya gittiyseniz bu müzeyi pas geçmeyin; metrelerce yazılmış papirüsleri bir görün, Mısırlıların mumyalama konusunda nasıl çılgın olduklarını; artık insanı bırakıp hayvanları bile nasıl mumyaladıkları karşısında bir şaşırın!Museum Shop da oldukça başarılı bu arada, özellikle mumya heykelleri bizim favorimizdi.
[gallery columns="2" link="file" size="large" ids="823,820"]Müzede yaklaşık üç saatimizi harcadık.Sonra Piazza Castello’ya yürüdük.Burası Torino’nun meydanlarından sadece biri...Torino’da neredeyse her yolun sonu küçük de olsa bir meydana açılıyor. Bu meydanda Royal Palace of Turin/ Palazzo Reale (Torino Kraliyet Sarayı) ve Palazzo Madama ( İtalya Krallığı’nın ilk senatosu) bulunuyor.
Torino Kraliyet sarayı yine Avrupa’daki pek çok saray gibi oda oda oluşturulmuş.Çok ihtişamlı olduğunu söyleyemeyeceğiz ama bir bölümü var ki orada işte “Waaaaaoooowwwwsssssss!!!” oluyorsunuz; Royal Armoury of Turin!(Kraliyet Cephaneliği olarak çevirebiliriz herhalde) Burası gerçekten daha önce gezdiğimiz hiçbir sarayda görmediğimiz kadar etkileyici bir yer!Savoy Ailesi
tarafından oluşturulmuş özel bir koleksiyon bulunuyor. Zırhlar, armalar, silah ve savunmada kullanacak envai çeşit objeler...Avrupa’da saray gezmekten bıkan kitleye sesleniyoruz, sırf bu bölüm için bu saraya girin!( Belirtmeden geçmeyelim ki burası Unesco Dünya Mirası listesine de dahil)
Özgür’ün cephanelikte kendinden geçmesi ve herşeyi kadraja sığdırma çabasından sonra nihayet Kraliyet Sarayı gezimizi tamamladık.
Saray çıkışı bizi kornalar, alkışlarla karşılıyorlar; grazie, grazie, grazie! 😊Meğerse FIAT 500’lerin organizasyonu varmış, tıpkı bizim VOSVOS çılgınları gibi; yüzlerce FIAT 500 konvoy halinde geçti gitti.
Yürürken Palazzo Carignano’yu gördük.Burası şu an Risorgimento Müzesi’ne ev sahipliği yapıyormuş ama önceden Carignano Prenslerinin özel ikametgahlarıymış.
Torino’nun ultra düzenli ve geniş sokaklarından yürüyerek bir başka durağımız Torino Ulusal Sinema Müzesi’ne (Molle Antonelliana) geldik. Saat 17:00 ama müze Cumartesi günleri 23:00’a kadar açık, rahat rahat gezebileceğimizi düşündük.Torino card’larımızı gösterip biletlerimizi aldık ve ilk defa bir sinema müzesine adımımızı attık.
Çok kısa kuruluş hikayesinden bahsedersek; Maria Adriana Prolo adlı genç ve idealist bir kadın Torino’da görkemli bir sinema müzesi açmak için bir proje başlatıyor ve pek çok prosedürü de tamamlıyor.Ama Torino belediyesi bu müzenin açılımına henüz hazır değil ve işi sürekli yokuşa sürüyor. Defalarca yer değişiklikleri, izinler, tekrar açıp kapanma gibi süreçleri yaşayan kadıncağızın ömrü Molle Antonelliana’da açılış törenini görmeye yetmiyor☹
Molle Antonelliana aslında bir sinagog, hem de çok görkemli bir yapısı olan sinagog!Hatta Avrupa’nın en uzun tuğla yapısı olarak bugün fizik kurallarına da meydan okuyor.Binanın dışarıdan görünüşü ve Torino’daki her noktadan görünüyor olması da zaten bunu kanıtlar niteliğinde!
Yapıyı gezmeye “Sinemanın Arkeolojisi” bölümü ile başladık.Sinemanın nereden nereye geldiğini görmek bizim için çok farklı bir tecrübe oldu.Bizim bildiğimiz sinema Edison’un kinetoskopu ile başlıyordu ama hiç de öyle değilmiş!Sinemanın kronolojisinde dolaşmaktan açıkçası çok büyük keyif aldık; resmen Hacivat& Karagöz ile başlayan gölge oyunlarından bugünün Hollywood’ına uzanan bir yolculuk oldu...
Burası çok da interaktif bir müze,özellikle çocuklar için!Çünkü etraf belki de daha önce hiç görmedikleri kadar hareketli ve renkli!Film makaraları, banyo odaları, film afişleri, sinema sanatçı portreleri, setler, odalar, sinema yıldızlarının özel eşyaları, senaryolar,kinetoskoplar, müzikler, efektler, ve daha neler nelerrrrrrrr...Bölme bölme yapılmış odalara girerek pek çok filmin nasıl çekildiğini, sinemada hareketlerin nasıl yansıtıldığını, efekt denilen şeyin nasıl oluşturulduğunu izledik.Ailecek herşeyden payımızı aldık!:)
[gallery link="file" size="large" ids="816,825,814,815"]Müze içerisinde izlediğiniz bir rota mevcut ve bu rotanın sonu süper!Devasa bir salon, onlarca yatırılmış şekilde duran kırmızı koltuklar ve her yerde sinema gösterimleri.Hele ki bir ekranda bildiğimiz LASSIE oynuyordu!Uyumak serbest ki, bir teyze bildiğiniz evinde gibi horluyordu😊Salonun hemen ortasında panaromik bir asansör bulunuyor ve extra ücret ödeyerek binanın kubbesine çıkılıyor. Biz çıkmadık ama çıkanların yüzlerinden güzel bir manzaraya çıkıldığını anladık. Bu salonun etrafı film setinden fırlamış odalarla dolu, hepsini ama hepsini gezin. Hatta bir odada klozet şeklinde yapılmış koltuklar mevcut, eğlenceli fotoğraflar çekilmek size kalmış. Sonra Caffe Torino’da biraz dinlenin.
En sonda kırmızı koltuklarda yatar pozisyonu alabilirsiniz, çünkü artık ayaklar pert!
Torino Ulusal Sinema Müzesi ile ilgili şunu söylemeden geçmeyelim, bu kadar konsept bu kadar interaktif bir müzenin nasıl bu kadar kötü bir müze mağazası olur valla pesssss! Yani kesinlikle müzenin ilk el atması gereken kısım burası.Bırakın burayı hatırlatan obje almayı doğru düzgün magnet bulamadık☹Müze yetkililerine buradan sesleniyoruzzzzzzzzz!
Buradan çıkıp akşam yemeğimizi yedik.Yemek sonrası yine Torino’nun rengarenk ışıklandırılmış sokaklarında gecenin geç saatlerine kadar dolaştık.Şimdi size Torino’nun bir sokağını anlatacağız: Via Garibaldi, boylu boyuna araç trafiğine kapalı bir cadde ve her iki tarafı estetik binalarla çevrili. Bu binaların aralarına ışıklarla tek cümlelik italyanca yazılar asılmış.Yol boyunca da bu ışıklandırılmış yazılar devam ediyor.Merak ediyoruz, ne yazıyor diye; sağolsun google hemen yardımımıza koşuyor.Meğerse bu yazılar Torino’ya ait bir halk destanını anlatıyormuş. Kesinlikle çocuklar için düşünülmüş!Çünkü her geçen küçük çocuk ebeveynlerine ne yazdığını okutmak istiyor.O kadar ışıl ışıl ki, dikkat çekmemesi imkansız..Bu ışıklandırmalar muhtemelen yılbaşı için yapılmış.Hadi yine iyisiniz Torinolu anne babalar; yılbaşında geceleri masal okumaktan yırttınız. Gelin Garibaldi Caddesi’ne okuyun okuyun geçin!:)
Diğer bir caddedeyiz, aydınlatmalar takım yıldızları şeklinde, diğer bir cadde bu sefer gezegenler! Tam bir görsel şölen!
Artık gece yarısı oldu ama bizim gece daha bitmedi diyerek bu sefer PO nehrine doğru sallandık.Nehrin kenarında biraz zaman geçirip gece ayazı çıkınca eve dönüşe geçtik. Malum sabah 05:30’da evden hareket; zaten saat olmuş 01:00😊
NE YEDİK NE İÇTİK?
Şimdi şöyle ki Torino’ya biz Cuma akşamı geldik. Ev sahibimiz yerel birkaç restaurant önerdi.Hepsi aynı bölgede olduğundan rezervasyonsuz şansımızı deneyelim dedik. Ancak hepsinde kapıdan çevrildik☹Sonra tripadvisor’ın önerilerine güvenerek evin yakınındaki “Al Primo Piano” diye bir restauranta geldik.Rezervasyonumuz olmadığını, iki çocukla birlikte 6 kişi olduğumuzu söyledik. Bizi tereddütsüz içeriye aldılar. Bebek arabalarını aşağıdaki bir odaya teslim edip yukarıya çıktık.Şimdi buradan biraz ayrıntılı bahsedeceğiz çünkü gerçekten bunu hak ettiler!
Önce güleryüzlü bir garson geldi ve İtalyanca birşeyler sordu, ama bizde İtalyanca olmadığını anlayınca elinde İtalyanca-İngilizce sözlük ile geri geldi.Bu arada restaurant da boş değil; hatta oldukça dolu ve bize tüm menüyü neredeyse iyi kötü tercüme etti. Biz tabii böyle bir kalakaldık çünkü yıllardır hiç alışık olmadığımız bir hareket bu!Sonra bize önerilerde bulundu ve siparişlerimizi verdik. Çocuklar için özellikle yardımcı oldu.Hepimiz ayrı telden sipariş vermemize ragmen yemekler çok lezzetliydi.Hatta içtiğimiz şarabı o kadar beğendik ki çıkarken de adını sorduk. (Barbera d’ Alba).Torino’daki ertesi günümüzün akşamı da hiç düşünmeden buraya geldik ve yine bizi gülerek kabul ettiler.Keyifli bir yemek yedik.Bu arada restaurant çalışanları da acayip çocuk dostu, her konuda yardımcı oldular.Mekandan çıkarken başımıza şöyle de birşey geldi, hesap ödeme esnasında pos makinası ücreti iki kez çekti.Yapılan işlem mesajla arkadaşımızın telefonuna geldi ve fazladan çekim yapıldığını hemen gösterdi.Hiç sorgusuz sualsiz mesaja bakarak bu işlemi iptal ettiler ve defalarca bizden özür dilediler.Dolayisi ile Torino’da “Al Primo Piano”’yu tek geçiyoruz!
Bu arada kahvaltıyı evde Little mağazasından aldıklarımızla yaptık.Öğle yemeğini de evden hazırladığımız sandviçler ile geçiştirdik.O kadar yoğun bir gezi programı olduğundan bir kafeye oturup birşeyler içmişliğimiz bile yok şu Torino’da. Tebrikler bize!
NE HARCADIK?
Ah Torinoooo ah, sana harcadığımız eurocuklar feda olsun! Çünkü sen gerçekten bunu hak ettin😊
(Tren biletlerini siteye ilk düştüğünde aldığımız için bu tutarları yaklaşık 3 ay öncesinde ödemiştik, aynı şekilde Airbnb ücreti de ödenmişti ki bu durum bizi oldukça rahatlattı!)
- Airbnb konaklama (2 gece, 2 aile): 200 eur (Aile başına 2 gece için 100 eur ödedik yani; kaldığımız eve kesinlikle değdi!)
- Tren ile Genova-Torino geliş ( 2 kişi): 39,6 eur
- Kahvaltı + Öğle Yemekleri (ev & geçiştimelikler): 20 eur
- Torino + Piemonte Card (2 kişi): 46 eur
- Al Primo Piano (2 kişi/ 2 akşam yemeği): 80 eur
- Hediyelik Eşya: 30 eur
- Tren ile Torino-Milano dönüş ( 2 kişi): 59,6 eur
KAÇININ?
- Eğer Torino’ya tren ile gelecekseniz son dakika bilet almaktan!
- Bilet çıktısı ya da görüntüsü olmadan trene binmekten!
- Her müzeye, saraya ayrı ayrı para bayılmaktan! ( Torino + Piemonte Card candır!)
- Gitmeyi planladığınız popüler bir restaurant var ise akşam yemeği için rezervasyonsuz gitmekten!
NELERE BAYILDIK?
- Torino ulusal sinema müzesine!
- Torino Mısır Müzesi’ndeki mumyalara!
- Torino caddelerindeki mahyalara!:)
- Al Primo Piano’daki odun fırınında pişmiş pizzalara!
- Barbera d’ Alba şaraplarına!
- Torino Kraliyet Sarayı’ndaki Kraliyet Cephaneliğine!
- Fiat 500 konvoyuna!
- Kaldığımız Airbnb evine ve evin on numara lokasyonuna!
FOTOĞRAF GALERİSİ
[gallery columns="5" link="file" size="large" ids="826,825,824,823,822,821,820,819,818,817,816,815,814,813,812,811"]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder