OKUYUCU İÇİN NOTUMUZ: VİYANA GEZİMİZİ 5-6 HAZİRAN 2017 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRDİK. FİYATLARI BUNA GÖRE BAZ ALABİLİRSİNİZ.
Oh my Vienna! 7. Kez dünyanın en yaşanabilir şehri seçilen Viyana sana geliyorumm :)
Kimine göre Sigmund Freud etkisinden “rüyalar şehri”, kimine göre Mozart ve Beethoven'ın yaşadığı yer olmasından “müzik şehri”.. Benim gibi yeme-içmelere doyamayan biri içinse “şinitzel ve tatlı şehri” denebilir :)
Uzun yıllar Habsburg hanedanının başkenti olan Viyana günümüzde Avusturya'nın başkenti, aynı zamanda ülkeyi meydana getiren 9 federal eyaletten biri. Şehir 2 milyon civarı nüfusa sahip ve yaklaşık %20si 65 yaşın üzerinde. Bizdeyse bu oran %8lerde.. Tarihe tanıklık eden nüfusu bir yana, ülkedeki eğitim kurumları da Avrupa'nın en eskilerinden. Örneğin, 1365 yılında kurulan meşhur "Viyana Üniversitesi" burada.
NASIL GELDİK, NEREDE KALDIK?
Viyana’yla Budapeşte’den başlayan Orta Avrupa turumuzun tam ortasında tanıştık ve 1,5 gün sonunda birbirimize doyamadan ayrıldık :( Budapeşte’den Viyana’ya Regiojet adlı otobüs firmasıyla geçtik. Tek kişi bilet:10.50 EUR. Otobüs M4 hattı Kelenföld vasútállomás metro istasyonu çıkışının solundaki belediye otobüs durağının oraya yanaşıyor, herhangi bir Regiojet tabelası falan yok boşuna aramayın biz çok arandık :) Sağ tarafta 'Volanbusz' adlı diğer otobüs firmasına ait alanı ve tabelasını göreceksiniz. Otobüsler 4 saatlik yolculuk için gayet konforlu..Deri koltuklara, tv-sinema izlemek için yeterli ekrana sahip ve wifi mevcut. Ayrıca 1 kez ücretsiz sıcak içecek servisi yapılıyor ve 1-2 EUR’ya satın alabileceğiniz yiyecek seçenekleriyle de oldukça uygun.
09:15de kalkan otobüs 13:55de Viyana U2 Stadioncenter Busterminal’e vardı. Burası aynı zamanda bir metro istasyonu olduğu için, metroyla rahatlıkla şehir merkezine yakın Praterstern durağına vardık. Zamanımız kısıtlı olduğundan 7,6 eurya 24 saat geçerli Viyana ulaşım kartı alıp ulaşım olayını da hallettik. (48 saat, 72 saat ve haftalık seçenekleri de mevcut) Tek binişlik kartın 2,2 euro olduğunu düşünürseniz bu kartla avantajlı bir şekilde kısa sürede gezilecek yerleri bitirebilirsiniz. Yok ben kaçak binerim, yakalanırsam cezamı da paşa paşa öderim diyorsanız seçim size kalmış :) Şimdiden söyleyeyim biletsiz binmenin cezası 100 eur civarı..
Praterstern metro çıkışından kalkan “O” nolu tramvay hattı ile 3 durak gidip Hintere Zollamtsstrasse’de indik. Duraktan 2 dk. yürüyüş mesafesindeki airbnb evine geçip eşyalarımızı bıraktık ve şehir turuna öğlen 3-4 arası başlayabildik. Çok şükür ki evden şehir merkezi 1 km civarıydı, yürüyerek kısa sürede ulaştık. Ayrıca kaldığımız ev Hundertwasserhaus’a 600-700 m. mesafedeydi yani hem ekonomik bir konaklama hem de şehir ulaşım rahatlığı için bu bölgeyi tercih edebilirsiniz.
Şehir merkezindeki ilk durağımız Stephansplatz ve burada yer alan Stephans Dom oldu.
NASIL GEZDİK?
1.GÜN
Stephans DomStephansplatz’a vardığımızda 1147 yılında inşa edilmiş Viyana’nın gotik simgesi başpiskoposun kilisesi Aziz Stephan Katedrali (Stephansdom) tüm heybetiyle karşımızdaydı.. Söylentiye göre katedralin Kuzey kulesinin tamamlanması için kent konseyi bir yarışma düzenlemiş ve yapı ustası Hans Puchsbaum rakiplerine göre yarı zamanda tamamlama vaadiyle yarışmayı kazanmış. Hans kent konseyinin kızı Mary’e aşık olduğundan kuleyi bitirdiğinde elde edeceği ün ile o kıza kavuşacağını düşünmekteymiş. Kulenin inşasını zamanında bitiremeyeceğini anladığı bir anda şeytan karşısına çıkmış ve “Tanrı, Meryem ya da kutsal başka bir isim” söylememesi şartıyla ona yardım edeceğini söylemiş. Kulenin bitmesine birkaç gün kala çatıdan meydandaki kalabalığa bakarken aşık olduğu Mary’i gelinlikle görmüş ve kendini tutamayıp “Mary” diye seslenmiş. Anlaşma bozulmuş ve Hans o anda düşerek molozların arasında kalmış ve sonra da cesedi bulunamamış. Hikâye bu ya, kule günümüzde hala tadilatta ve bitirilirse kıyametin kopacağına inanılıyor..
Lanetli kuzey kulesi bir yana, Viyana manzarası için 137 m yükseklikteki Güney kulesi Steffl’a 343 merdiveni aşarak çıkabilirsiniz. Kuleye çıkmak ücretli (Catacomb tour bileti:5.5 EUR), katedralin içini gezmekse ücretsiz. Normalde her gittiğimiz yerde kule ya da kubbelere çıkmak adetimizdir ama Vatikan’dan sonra başka yerler bizi kesmez oldu sanırım, buraya çıkmadık :) Sadece katedralin içini dolaştık fotoğraf çektik.
Viyana'ya gitmiş her turistin en az bir defa yürüyeceği caddenin adı Graben.. Metro kullanacaksanız U1 ve U3 metro hatlarının kesiştiği "Stephansplatz" istasyonunda indiğinizde tam olarak Graben caddesindesiniz. Sağlı sollu kafeler, çikolata mağazaları, hediyelik eşya dükkanları ile dolu cadde her daim oldukça kalabalık.. Tarihe kara leke olarak geçen veba salgınını ve yaşanan kayıpları temsil eden meşhur Veba anıtı da bu caddede yer alıyor. 1693 yılında Kral 1.Leopold tarafından yaptırılan anıtın yapımında birçok mimar ve heykeltıraş görev almış. Salgın Avrupa'nın farklı yerlerinde çeşitli tarihlerde baş göstermiş olup Viyana’da 1679 - 80 yıllarında 75 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuş.
Burdan ayrıldıktan sonra hemen arkasındaki sokaktan Mozart Haus'u da görüp yürümeye devam ettik. Amacımız ilk yarım günümüzde önemli yapıları hızlıca görüp bitirmek ve biraz şehir havası solumak, ikinci tam gün de saray keşiflerine başlamaktı. İlk gün dışarıdan gördüğümüz yerler sırasıyla; Michaelerplatz, Hofburg İmparatorluk Sarayı, Ausseres Burgtor, Maria-Theresien Platz, Naturhistorisches Museum, Kunsthistorisches Museum, MuseumQuartier, Volkstheater, Staatopern, Parlament Rathausplatz ve Universitaet Wien.
Hofburg SarayıHabsburg hanedanının kışlık sarayı olan Hofburg (Viyana Kraliyet Sarayı), I. Dünya Savaşı sonuna kadar Avusturya hükümdarlarının merkezi durumundaymış. Saray, 13.yy'dan beri tarih boyunca Kutsal Roma İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından kullanılmış. Son olarak Avusturya İmparatorluğu döneminde Elizabeth (Sisi) ve Franz Joseph'in yaşadığı saray olmuş.
Hofburg Sarayı 3 kısımdan oluşuyor: İmparatorluk Daireleri, Gümüş koleksiyonu ve Sisi müzesi. Hem Hofburgu hem de Schönbrunn'u Grand Tour şeklinde gezecekseniz 29.90 eur'ya "Sisi Ticket" alabilirsiniz. Böylece toplamda 1,5 euro kara geçip büyük bir ekonomi yapmış olacaksınız :)
Görmediğim bir yer hakkında fazla yorum yapmak istemem. Bloglardan okuduğum kadarıyla içeri girdiğinizde hanedanlığa ait odaları, Sisi'nin kişisel eşyalarını ve zamanında sarayda kullanılan mutfak eşyalarını görebiliyor; ücretsiz olarak Türkçe sesli rehberden de yararlanabiliyormuşsunuz.
Tabii bu sırada saat olmuş akşam 5.. Ticket office zaten 4.30da kapanmış. Çaresiz kendimizi Belvedere ve Schönbrunn'a sakladık ve bu devasa yapıyı sadece dışarıdan görüp yürümeye devam ettik..
Staatsoper(Dikkat dikkat! Bu bölümle alakalı yazı tostos yazarımız Helin Yalçın'a aittir. Biz operaya gidemesek de buradaki atmosferi es geçemeyeceğim için anlatımı kendisine bıraktım..İyi okumalar :)
Mozart tınılarının her köşeye yayıldığı ve müziğin kalbinin attığı Viyana’da olmazsa olmazlardan biri de bence operaya gidip o havayı solumak.. Burada gittiğiniz yerin Staatsoper olmasına dikkat edin, çünkü Stephansplatz'da Mozart peruğu ile dolaşıp Viyana'daki diğer küçük salonların konser biletini satmaya çalışıyorlar. Kanmayın!
Seyahate çıkmadan önce yapmanız gereken şey çok basit; Wiener Staatsoper’in resmi sitesinden "https://www.wiener-staatsoper.at/en/staatsoper/the-opera-house/" etkinlik takvimini açın ve gideceğiniz tarihlere denk gelen etkinliklerden birini seçin. Fiyatlar koltuk lokasyonlarına göre değişiyor. Mesela biz gittiğimizde (sene 2014) bilet fiyat aralığı 12 euro ile 294 euro arasında değişiyordu. Balkon tarafından sahneye yaklaştıkça fiyatlar yükseliyor. Biz en üst localara ait 12 euroluk biletlerden almıştık. Sahne birazcık uzak kalsa da Viyana ‘da opera izleme şerefine nail olmuştuk ya, bu kadarı bile yetti :) Wiener Staatsoper Viyana’nın Opernring bulvarında bulunuyor. Buraya şehir merkezinden yürüyerek çok rahatlıkla ulaşabilirsiniz ayrıca önünde tramvay hattı da var.
Binanın orijinal yapısı 1869 yılından beri korunmuş ve günümüzde yılda yaklaşık 350 etkinliğe ev sahipliği yapıyormuş. Ön tarafında durup kafanızı kaldırırsanız iki tane kanatlı at göreceksiniz. Bu atlar Yunan mitolojisinde müzik ve aşk şiirlerinin ilham perisi olarak kabul edilen Erato’nun atları.. Kafanızı biraz aşağıya indirdiğiniz anda beş adet bronz heykelle karşılaşacaksınız. Bu heykeller soldan sağa kahramanlık, trajedi, fantezi, komedi ve sevgiyi temsil ediyormuş. Binanın yan tarafındaki çeşmenin üstündeki heykeller ise bana çok farklı duygular hissettirdi. Aşk, hüzün, dans, eğlence, sevgi, intikam ,sürpriz..Viyana Opera binası, daha içeri girmeden beni bambaşka dünyalara götürdü. Opera öncesi “acaba içerde beni neler bekliyor?” diye resmen heyecanlandım..
Dışı bu kadar övgüyü hak eden binanın içi nasıl olur tahmin edin! Girer girmez kırmızı, altın ve fildişi renklerinin bu kadar ahenk içinde kullanılmış olmasına hayran kaldım. Tavan resimleri, loca katlarındaki işlemeler, kristal camdan yapılmış şaşaalı avize ve daha pek çok detayı defalarca "like"lamak istedim :) Bizim geldiğimiz tarihlere denk gelen etkinlik "L'elisir D'amore" (Aşk İksiri) operasıydı. Girişte opera kitapçığını edinebiliyorsunuz. Dil konusuna sakın takılmayın, çünkü her koltuğun önünde simultane çeviri yapan ekranlar var. İzlediğimiz operanın dili latinceydi ama çeviri sayesinde anlamakta hiç zorluk çekmedik. Gösteri bitiminde kimse çıkmak için kapıya koşuşturmadı! Aksine herkes gayet sakin bir şekilde vestiyere verdikleri palto ve eşyalarını alıp salonu terketti. Elveda sevgili opera binası..İnşallah tekrar görüşürüz :)
Maria Theresien PlatzOrtasında 1888 yılından kalma Maria Theresa heykeli bulunan, Kunsthistorisches Museum ile Naturhistorisches Museum arasında kalan bohem ruhlu meydan.. İki müze arasındaki mesafe oldukça fazla olduğu için alan çok ferah. (yapıların ve sokakların arasında nasıl boşluk bırakılır ve nasıl meydanlara kavuşuluru Avrupa'dan acilen öğrenmeliyiz) Aralarındaki bahçe ve heykelle birlikte bütünlük tamamlanıyor. 1,5 günlük Viyana gezimizin en keyifli molasını burada verdik diyebilirim. Sesi pek hoş genç bir kadın ve beraberinde 4 erkekten oluşan müzik grubunun söylediği şarkıların da etkisi büyük tabii. O zaman alın size belgesi :)
Gittiğinizde aynı grubun denk gelmesi çok güç ama bizim gibi güneşli bir havaya denk gelirseniz tavsiyem, çimlere oturun ya da heykelin bir ucuna tüneyin ve meydanda sizin gibi oturan sohbet eden insanları gözlemleyin.. Hatta daha da coşayım Toscanello eşliğinde anı ölümsüzleştirin bizim gibi :) Burdan aldığınız enerji ile MuseumsQuartier'e doğru yürümeye devam edin ki iyice keyfiniz yerine gelsin.
Museumsquartier Wien1998 yılında eski kraliyet atlarının yetiştirilip bakıldığı kompleksmiş MuseumsQuartier. Şimdi ise 20yi âşkın kültürel mekana sahip, aynı zamanda iç avlusunda restoran ve kafeleri barındıran benim tabirimle dörtbaşı müzeyle sarılı sosyo-kültürel bir alan. Avrupa'nın en kapsamlı ve modern çağdaş sanatlarını bulabileceğiniz Mumok, en geniş Egon Schiele koleksiyonuna sahip Leopold Museum, çocukları müzeyle tanıştıran ZOOM Kindermuseum ve butik tasarımları geçici sergileriyle uygulamalı çağdaş sanatlar merkezi olan Quartier21 de burada.. Ayrıca tüm bu müzelerin ortasında yer alan ana avlu, geometrik şekilli rengarenk koltuklara sahip..Bu koltuklarda oturan, müze çıkışı vakit geçiren gençleri kıskanmadım desem yalan olur :) Yine bu avluda Viyana'nın en büyük açık hava festivalleri düzenleniyormuş, ne kadar şahane..
2.GÜN
Belvedere SarayıGeldik 2. güne ve başladık saray turlarına Belvedere Sarayı’yla.. Viyana’nın 24 saat geçerli ulaşım kartından yararlanıp D nolu tramvaya atladık ve Belvedere'nin önüne kadar geldik. Sarayın kapısından içeri girdiğimizde etrafımızı saran ağaçların ve ortasında havuzun olduğu bir alanla karşılaştık, sonrasında bilet satışa doğru yürüdük. Bu saray, Osmanlılarla savaşan Savoy Prensi Eugene’e Viyana Kuşatması’ndaki başarılarından ötürü Habsburglar tarafından hediye edilmiş. Barok tarzda yapılan saray iki bölümden oluşuyor: Yukarı Belvedere ve Aşağı Belvedere.
Dünyaca ünlü Avusturyalı Gustav Klimt’in en geniş koleksiyonu buradaymış. Klimt’in eserleri gibi kalıcı sergilerin olduğu tarafı görmek için Yukarı Belvedere bölümüne bilet almanız gerekiyor. Aşağı kısımda ise geçici sergiler oluyormuş. Bizim buraya gelmedeki başlıca amacımız Gustav Klimt’in “Kiss” ini ve diğer eserlerini görmek olduğu için Yukarı Belvedere bileti aldık (fiyat:15 EUR), meğer içerde başka tatlış sürprizler de varmış. Öncesinde hiç tanımadığımız bir ressam olan Alfred Wickenburg ile tanıştık ve eserlerini, renkleri kullanışını çok sevdik.. Tarzı biraz Picassoyu andırıyor.
Sergide asılı hoş bir sözü var; “Kunstwerke sind wie Könige: man muss warten, bis sie einen ansprechen.” Yani; Eserler krallar gibidir, siz onlara cevap verene kadar beklemeliler. Mütevazı duruşu eserlerine ve diline yansımış.. Yine burda tanıdığımız Egon Schiele ise hafif kaçık bir ressam belli ki :) Genellikle kırılgan ve hüzünlü suratlara sahip portre çalışmaları mevcut. Eserlerinde kullandığı çoğu figürde keskin hatlarla gözlere vurgu yapmış ve resimlerinde hep bir orantısızlık var. Ama ben bu orantısız hali beğendim ve kendisine yakıştırdım.
Belvedere’deki en ilginç hatta Viyana ruhuna en aykırı çalışma ise Franz Xaver Messerschmidt’in kafa heykelleri.. Viyana ruhuna aykırı diyorum çünkü şehrin tamamına sinmiş saray havası, klasik müzik etkisi ve aşırı sakin sokakları “mükemmellik budur!”(?) diye bağırırken, bu heykeller tam bir “isyaaan” halinde :) Olabildiğince saf haliyle insanın değişkenliğini, hüznünü ve şaşkınlığını kısacası varoluşun tüm çalkantılarını yansıtan gerçek figürler olduğu için ben çok sevdim (aşağıda görüldüğü gibi şekil 1A :))
Adamın hikayesi de ilginç.. Messerschmidt önceleri kraliyet için önemli kişilerin büstlerini yapıp akademide ders veren biriymiş. Aniden şehri terk edip birkaç sene Almanya’da yaşadıktan sonra Bratislava’da küçük bir kasabaya yerleşmiş. Bu süreçte varını yoğunu satarak sade bir yaşantıyı seçen Messerschmidt’in tek uğraşı, insan yüzünü 64 farklı şekilde ekşittiği Character Heads adlı bu heykel serisi olmuş..Gidin kendiniz görün işte daha ne diyim :)
Saraydan çıktıktan sonra merdivenlerden inerken yine bir havuz görüp (tabii biz gittiğimizde tadilattaydı, ancak hayaliyle yetindik) geniş bir bahçe düzenlemesinin içinden geçtik. Etrafımızda aslan gövdeli, insan başlı sfenks heykelleri vardı. Bunlar gücü ve zekayı simgeliyormuş. Gerek sarayın iç kısmı gerekse dışındaki bahçe düzenlemeleriyle bana kalırsa Belvedere daha çok müze tadında, Schönbrunn’un saray havasını yansıtan odaları ve bahçeleriyle kıyaslanmaz bile..
Schönbrunn SarayıSaray cenneti olan Viyana'da "Viyana'nın Versailles'i" olarak anılan Schönbrunn sarayı bunların en başında geliyor bana kalırsa. Hanedanın kışlık sarayı Hofburg şehrin merkezindeyken Schönbrunn biraz şehrin dışında kalıyor ama inanın o yolu gittiğinize değiyor. U4 hattı metroyla Schönbrunn durağında inip 5-10 dk yürüdükten sonra saraya ulaşmış oluyorsunuz.
Schönbrunn ismini bölgedeki güzel bir pınardan almış. Öncesinde av köşkü olan bu bölge I.Leopold’un 1695 yılında Fischer’den Barok bir saray tasarlamasını istemesiyle imparatorluk ailesinin yazlık sarayı haline gelmiş. Avusturya İmparitoriçesi Maria Theresa’nın 1744-49 yılları arasında Nikolaus Pacassi’yi görevlendirmesiyle heykelleri, simetrik mimarisi ve süslenmiş bahçeleriyle son halini almış. Sarayda toplamda 1441 oda bulunuyor. ‘Ben az bi saray havası alıp çıkıcam’ diyenler için Imperial tur 28 oda ile ideal :) Ama yok ‘Onca yolu ben saray görmek için geldim’ diyorsanız 40 odalı Grand tur’u alıp Maria Theresa’nın odasına girme şerefine nail olacaksınız :) Biz kısıtlı zamandan ötürü sadece Imperial tur satın aldık. Biletin fiyatı:14.20 EUR. Dolayısıyla size Palm Haus, Orangery Garden ya da Maze şöyle yeşildir böyle kaybolursunuz labirentte diyemiyorum :)
Tur biletlerine dahil olan audio guide’ın türkçe dil seçeneğinin olması enfesti. İngilizce bi yere kadar, kendi dilinizde dinleyince kelimelere odaklanmak yerine atmosfere odaklanıyorsunuz ve tabii ki çeviri doğruysa anlatılanları daha doğru anlıyorsunuz :) Hele ki Elizabeth ile Franz Joseph’in davetlilerini ağırladığı, hatta Mozart’ın daha 6 yaşındayken konser verdiği odadayken türkçe audio guide ve fonda Mozart’ın eseri sayesinde resmen o anı yaşadım diyebilirim..
Ah Sis ah, sen ne sade ve özgür ruhlu bir imparatoriçeymişsin..Elizabeth (nam-ı değer Sisi); saray hayatına ayak uyduramamış, şatafatlı yemeklerde oturmak yerine odasında olmayı tercih eden, incecik formunu koruyan, modaya düşkün ama eşinin ona olduğu kadar düşkün olmayan ve evlilik hayatını reddeden bir kraliçe imiş. Oğlu veliaht prens Rudolph'un intiharı sonrası giydiği siyah ağırlıklı kıyafetlerle iyice melankolik bir hale büründüğü anlaşılıyor. 1898 yılında suikaste kurban giden Sisi hakkında birçok film çekilmiş hatta romanlara konu olmuş, gitmeden izlemekte fayda var. Franz Joseph ise; karısına aşık, her sabah 4’de uyanan, son derece çalışkan, gösterişten uzak çalışma ve yatak odasıyla bir kraldan beklenenden daha asil ve sade bir kralmış..
Sarayın çiçek düzenlemeleri, gül bahçesi ve alabildiğine uzun ağaçlı yolları ise bir harika..Tamamını gezmeye kalksanız 1 günü rahatlıkla alır çünkü kapladığı alan 500 hektar. Biz de burada yarım günümüzü geçirdik. Sarayın içindeki gezimiz bitince bu yollarda yürüdük, Neptün Çeşmesi'ne gittik bıraz ıslandık. Ardından Schönbrunn Gloriette'ye doğru tırmandık. Onun hemen altındaki çimlerde oturup saraya karşıdan baktık. Biz böyle oturmuşken sarayın yeşil yollarında kimbilir kaç kişi koşuyor, kitap okuyor, rutin haftasonu keyfi yapıyordu..Öyle de halka açık bir saray hayal edin işte..Bu tablo karşısında sinirimiz bozuldu kabul ediyorum. O yüzden saatler 6 olmadan ve biz aç biilaç balkabağına dönüşmeden tek tesellimiz olan Figlmüller'e doğru yol aldık :)
Kaldığımız yer Hundertwasserhaus evlerine çok yakın diye konaklama kısmında bahsetmiştim. Viyana'da yapılacaklar çok zaman az olunca burayı son saatlere bıraktık. Aynı gün Prag'a geçeceğimizden eşyalarımızı da yanımıza alıp sabahın köründe yola çıktık, bir yandan iyi oldu etraf sakinken enteresan kareler çıktı. 1,5 sene önce Stuttgart'a iş ziyaretinde Hundertwasserhaus evlerini gezme şansım olmuştu. Plochingen kasabasındaki Schurwald Hotel'de kalmıştım ve bu evler otele yürüyüş mesafesindeydi. O yüzden Viyanadaki ziyareti Bay Tarduş için yaptık desem, buna ben bile inanmam :)
Stuttgart'daki Plochingen ve Viyana'daki Landstrasse dışında 3 farklı yerde (Alsergrund, Darmstadt ve Magdeburg) daha bu evlerden varmış. Evlerin tasarımı, ruhsuz gördüğü modern mimariye adeta darbe yapmak isteyen Avusturyalı sanatçı-ressam Friedensreich Hundertwasser'a ait. Çoğu insanın bu tip evlere referans olarak gösterdiği Landstrasse'deki belediye apartmanı bloğunu 1985 yılında tasarlamış. Aslında yapının mimarları Profesör Joseph Krawina ve Peter Pelikan'mış ve bu evler için hiçbir ücret almamışlar. Onlara göre çirkin bir yapı görmektense estetik yapının olması daha iyiymiş ve bunun bedeli olmazmış..Ne kadar enteresan düşünceler, hiç alışkın değiliz :)
Evlerin tam karşısında bulunan Hundertwasser Village'da evlerle alakalı hediyelik eşyalar satılıyormuş, biz tabii açılış saatinden erken gelince göremedik. Ayrıca evlere birkaç dakika uzaklıktaki "Kunst Haus Wien" nin tasarımcısı da yine Hundertwasser imiş. Burada belli aralıklarla sergiler düzenleniyormuş, vaktiniz olur da ilgilenirseniz bir göz atarsınız.
NE YEDİK NE İÇTİK?
Kalış süresi kısa olunca yediğimiz öğün sayısı da az oluyor haliyle..Elbette ki bu durum gurme yorumlar yapmayacağım anlamına gelmiyor :)
Çıtır çıtır Schnitzel için Figlmüller: Zamanınız varsa bizim gibi Viyana gezisinden 1 ay önce Figlmüller'in ilk şubesi Wollzeile'deki restaurantına online rezervasyon yaptırın. Bæckerstrasse'de bir şubeleri daha olmasına rağmen yoğunluktan dolayı içeriye alınmama ya da 1 saat hatta daha fazla bekleme riskiniz var. Rezervasyon için: https://www.figlmueller.at/en/figlmueller-wollzeile-en.html
Lezzet konusuna gelince; biz hem Domuz şnitzeli hem de tavuk şnitzeli sipariş verdik. Tavuk şnitzeli Türkiye'dekilere kıyasla güzel olsa da kesinlikle domuz şnitzeli çook daha başarılı. Ayrıca sunumları da farklı. Tavuk olan 2 büyük parça halinde geliyorken, domuz şnitzeli tabağın boyutundan da büyük bir yuvarlak halinde ve çok daha incecik çıtır çıtır servis ediliyor..Yanına ekstra ücret karşılığı Viyana'ya özgü patates salatası alabilirsiniz.
1 porsiyon domuz şnitzel: 14.90 eur
1 porsiyon tavuk şnitzel: 12.50 eur
Bira tadımı için Salmbræu: Belvedere Sarayı'nın hemen çıkışında yer alan, lokallerin takıldığı sevimli bir mekan Salmbræu. Saray turu sonrası acıkanlar için ideal bir durak diyebilirim. Burdaki tercihimiz tavuk schnitzelden yana oldu, yanında bir de Viyana usulü patates salatası getirdiler. Porsiyonları doyurucuydu ve Figlmüller'deki kadar olmasa da lezzet olarak başarılıydı. Buraya özgü 5 farklı birayı tadımlık olarak servis ediyorlar, biraseverler mutlaka denemeli. Ayrıca mekanın içinde yer alan bronz renkte bira yapma düzeneği de görülesi.
1 porsiyon tavuk şnitzel: 11.40 eur
5 li bira tadımı: 7.90 eur
Sacher Torte pişmanlığı için Sluka Kærntner Strasse: Viyana'da tatlının tek adresi dedikleri Demel'e akşam 8'e doğru gidebildik ancak kapattıklarını ve paket olarak bile tatlı veremeyeceklerini söylediler :( Bunun üzerine Gerstner K.u.K Hofzuckerbæcker'ı ararken bulduğumuz ilk yer Sluka oldu. Nasıl olsa Viyana'dayız, bir Sacher ne kadar farklı olabilir ki diye düşündük. Yedikten sonra anladık ki, ya biz gerçek bir Sacher torte yemiyoruz ya da bu tatlı çok abartılmış aslında sadece kayısı marmelatlı kakaolu bir kek..Siz en iyisi Demel'e vakitlice gidin ve yerinde yiyip karar verin :)
(Not: Bir blogda Apple Strudel'in Prag'da Nazım'ın kafesi Cafe Slavia'da daha iyi olduğunu okumuştum. Bu yoruma hemen inandım ve Viyana'da yemedim :) Vaktiniz varsa Viyana'da da yiyin ki kıyaslayabilin. Ama Prag'da yemiş biri olarak Apple Strudel'den çok keyif aldığımı söyleyemeyeceğim. İçerisi üzüm, elma parçaları ile dolu olduğundan bana ağır geldi)
Tarihi ambiyansta tatlı ve müzik keyfi için Cafe Central (kuruluş yılı 1876): Viyana gezim boyunca en keyif aldığım cafe..İçeriye girer girmez sarayı andıran yüksek tavana, büyük avizelere, duvarda asılı resimlere bakıp kafede olduğunuzu unutuveriyorsunuz. Hemen kapının önünde sizi karşılayan minik ama göz dolduran tatlılarla kendinize geliyorsunuz. Ben "Nuss Kuss" (türkçesi 'Fındık öpücüğü') yerken Bay Tarduş da "Topfentorte" (yani 'krem peynirli kek') denedi. Yanında da yumuşak içimli Wiener Melange içtik. Topfentorte de fena değildi ama ben Nuss Kuss'a bayıldım. İsmi gibi yediğiniz şey sankii çikolataya konmuş fındık öpücüğü :) Viyana klasiklerinin dışına çıkmak istiyorsanız mutlaka deneyin.
Nuss Kuss: 4.60 eur
Topfentorte: 4.40 eur (Cheesecake'e benzer bir tatlı. Karaköyde standart bir cheesecake fiyatının 20tl olduğunu düşünürsek, bu ambiyansa göre fiyatlar çok uygun)
Wiener melange: 4.70 eur
Sabahları sıcacık kruvasan, vegan brötchen ve daha nice tatlış hamurişleri için tek adres ANKER. Kuruluş yılı 1891 olan kokusuyla Viyana'yı sokak sokak donatmış bir fırın o. İçerisinde hamurişinin her türlüsü mevcut. Starbucks modeli kocaman boy take-away kahveleri bile var, tadı da gayet yerinde..2-3 eur'ya hamurişi 4-5 eur'ya büyük boy kahve alabilirsiniz. Viyana'da Ströck diye bir unlu mamüller markası daha vardı ama malzeme kalitesi ve lezzet konusunda Anker'i tek geçerim.
NE HARCADIK?
- Viyana ulaşım kartı (24 saat geçerli): 7,6 eur
- Budapeşte - Viyana otobüs bileti: 10,5 eur
- Konaklama airbnb çift kişi gecelik: 39 eur
- Upper Belvedere bileti: 15 eur
- Imperial Tur Schönbrunn bileti: 14.20 eur
- 2 kişi günlük yeme-içme ortalama: 60-70 eur
KAÇININ?
- Mozart peruğu ile küçük salonda konser bileti satanlardan,
- SLUKA'da Sacher torte yemekten,
- Figlmüller'de tavuk şinitzel yemekten (kesinlikle domuz şinitzel yiyin) kaa-çı-nıın!!
NELERE BAYILDIK?
- Cafe Central'deki "Nuss Kuss" tatlısına ve mekanın tarihi havasına,
- Viyana usulü 9 kat "Manner" gofretine,
- Figlmüller'deki domuz şinitzele,
- Anker'deki taze hamurişlerine,
- Salmbræu'daki lokal lezzetlere,
- Schönbrunn sarayının misafir salonuna ve sarayın tepeden manzarasına,
- Belvedere'de Wickenburg'un eserlerine, Messerschmidt’in kafa heykellerine,
- Museum Quartier'deki geometrik koltuklara,
- Maria Theresien Platz'ın atmosferine baa-yıl-dıkk :)
FOTOĞRAF GALERİSİ
[gallery columns="5" size="large" link="file" ids="561,559,558,557,556,555,554,553,552,551,550,549,548,547,546,545,544,543,542,541,540,539,537,536,535,534,533,532,531,613"]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder